Japon tarihi, büyük ölçüde kılıcın etkisi altında şekillenmiştir ve günümüze kadar gelen bir kültür birikimi ile kılıç, artık sembol haline dönüşmüştür. Japon tarihinin kökünde imparatorun, imparator sayılabilmesi için sahip olması gereken mücevher, ayna ve kılıç üçlüsünden biri olarak yer almıştır. Bizim kültürümüzdeki “at, avrat ve silah” üçlemesinin karşılığı sayılabilir. Shinto (Kraliyet ailesi Nara’nın geleneksel memleketinin yakını) bölgesinin eski bir efsanesine göre Japonya’nın ufak adaları, okyanusun suyuna daldırılan bir kılıcın ucundan damlayan suyun düştüğü yerlerde oluşmuşlardır. Adaların ve üzerinde yasayan kabilelere bağlı insanların varlığı boyunca kılıcın hüküm sürdüğü kabul edilmekte ve bu coğrafya ile beraber ada insanlarının kılıcın şeklini almasında ve korunmasında başrolü oynadıkları göz önünde bulundurulmalıdır. Japonların gözünde kılıcın öneminin bu kadar büyümesi ve akabinde gelen derin saygı ve inanış zinciri bir anda olmamıştır. Japonlar aksine kılıç yapımını bilmeyen ve topraklarındaki dağınık ve düşük tenorlu demir madenlerinden dolayı süs kılıç yapımından öteye pek adım atamamışlardır. Hatta bu süs kılıçlarını daha çok adaya gelen Çin’li ve Kore’li turistlere satarak gelir yaratmakta idiler . Bildikleri kılıç yapım tekniklerini ise tamamen gene Çin’li ve Kore’li ustalardan öğrenmişlerdi . Daha sonraları Japonya’da birkaç usta farklı bölgelerde “mükemmel kılıç” hedefi ile çeşitli teknikleri geliştirmiş ve kendi kılıçlarını yapar duruma gelmişlerdi . Halen daha “samuray kılıcı” olarak ifade edilen Japonlara özgü eğim ve sekle sahip kılıçlar halk arasında bir tapınmaya sahip değilken Moğol ordularının sahile dayanması ile Japon kılıcının efsanevi yükselişi başlamaktadır (1274 ve 1281; ). Bir günün sabahı halkın sahilin biraz ilerisinde duran Moğol gemilerini fark etmesi üzerine sahile dizilen samurayların ellerinde kılıç ile savunma amaçlı beklemesine karsın üstün Moğol okları ile gemilerden hiç karaya inmeden- samurayların büyük bir kısmı kıyıma uğratılmıştır. Sonraki günün sabahı kendine gelemeyen Japon ordusu tekrar sahile indiğinde Moğolların gittiğini fark etmişlerdir. Fakat tekrar böyle bir tehlike anı için sıkı çalışmalara başlayıp daha kalın zırhlarla ve ince islenmiş kılıçlarla donatılarak kendilerini eğitmek amaçlı antrenmanlar yapmışlardır. Bir kaç hafta olmadan geri dönen ve bu sefer kalıcı istila için gelen Moğol ordularının karsısında ufak tekneciklerin içine doluşmuş 10-12 kişilik samuraylar beklemekteydi. Tekrar oklarını geren Moğolları gören Samuraylar ufak fakat hızlı tekneleri ile Moğol gemilerine yaklaşmışlar ve geminin üzerine çıktıkları gibi tüm gemiyi kılıçtan geçirmişlerdir. Okçular sayıca çok olan tekneleri vurmakta zorlanırken bir tane dahi olsa samuray bir şekilde gemiye tırmandığı zaman Moğolların sansı kalmamıştı. Çünkü okçular artık kısa mesafede etkin atış yapamazken kılıçlı askerlerin kılıçları samuray kılıcı karsısında kırılıp dağılmaktaydı! Bu zaferden sonra samuraylar ve özellikle bu anlatılan sahne ile yücelen kılıcı artık Japon kültüründe yerini belirlemiştir. Artık kılıç bir namus ve güç sembolü haline gelmiş fakat bu da ateşli silahların egemenliği ile sadece sembol olarak kalmaya mahkum olmuştur. İkinci Dünya Savaşı’nda dahi samuray kılıçları Japon ordusunun sembolü olmuş fakat daha sonra rafa kaldırılıp bir kültür ürünü olarak muamele edilmiştir ve edilmektedir. Bu şekilde etkili bir ölüm aracı olmasa da halen daha mucizevi kesim gücü ve üzerine kurulan dipsiz kuyu misalindeki felsefeleri ile unutulmayacak bir dünya mirası olmuştur. Japon kılıcının itibar kazanmasından sonra gelişimi daha çok kendi iç savaşlarındaki kullanımı ile olmuştur. Bu uzun süreç içinde kılıcın sanatı, bilimi ve teknolojisini bir arada ifade etmek üzere kullanılan terim “Kenjutsu” doğmuştur. Bu kavramları kapsayan bir terim olsa da, Katana’nın kullanımı üzerinde yoğunlaşarak, Katana tekniklerinin geliştirilmesi ve uygulanmasını islemektedir . Fakat burada Iaido ile karıştırılmaması gerekmektedir çünkü Iaido gibi sanatsal içerikli öğeler birincil amacı değildir.
Kılıç sanatlarının ayrılması: Kılıç teknikleri Japonya’daki, The Zen Nihon Kendo Renmei (Tüm Japon Kendo Federasyonu) – Kendo kendo, kenjutsu ve biraz iaido ryu sertifikasyonu ile The Zen Nihon Iaido Renmei (Tüm Japon Iaido Federasyonu) – biraz kenjutsu ve iaido ryu ağırlıklı sertifikasyonu kapsayarak yürütülmektedir
Tekniklerin sınıflandırılması tiplerine, bölgelerine göre olsa da en genel olarak üç baslık altında toplanabilir: Kenjutsu, Iaido ve Kendo.
Ken (Kılıç) : Samurai’nın temel silahıdır. Japonya’da kılıç hayatı sembolize eder ve kutsaldır.Bu sebeple kılıca selam verilir. Kılıç ölümle yasam arasındaki ince çizgiyi bize hatırlatır. Budo’ya hayat veren şeydir, bir çok Japon disiplin sanatının temeli kılıca dayanır. Birçok tekniğin vücut hareketleri kılıç tekniklerinden çıkmıştır. Japonya’da samura iler feodal zamanlarda devamlı kılıçla gezdiklerinden onu vücutlarının bir parçası gibi görmüşlerdir ve kılıç onların her hareketlerine anlam ve yön vermiştir. Kılıçla oturmak,kalkmak, beline en doğru şekilde yerleştirmek, kılıcı çekmek, kullanmak, temizlemek, saklamak son derce önemlidir ve ayrı ayrı bilinmesi gereken konulardır. Bokken ise antrenmanlarda kullanılan ken’in ahşaptan yapılmış kopyasıdır. Ken resmi için tıklayın.
Bokken ya da Bokuto;
• Çalışmalarda katana’nın yerini alan ağaçtan bir kılıçtır. Aikido’da, tsuba’sızkullanılır. Ak ya da kırmızı meşe, Biva, Sunuke, Kokutan gibi çeşitli ağaçlar kullanılır. Geleneksel okullara göre ittoryu, ji-genryu, katorishintoryu vb. gibi farklı şekilde olanları da vardır. Suburi için özel olarak yapılmış olanları da mevcuttur: tanrenuchi ve kumitachi.
• Genelde herhangi bir bokken seçilebilir ancak kılıçta olduğu gibi, boy ve el yapısına göre seçim yapmak gereklidir. Yine de bir suburito günlük çalışmada kullanılmamalıdır. Genelde çalışma için ak meşe ağacından yapılmış bir bokken yeterli olur. Resim içintıklayın.
• Çalışmalarda katana’nın yerini alan ağaçtan bir kılıçtır. Aikido’da, tsuba’sızkullanılır. Ak ya da kırmızı meşe, Biva, Sunuke, Kokutan gibi çeşitli ağaçlar kullanılır. Geleneksel okullara göre ittoryu, ji-genryu, katorishintoryu vb. gibi farklı şekilde olanları da vardır. Suburi için özel olarak yapılmış olanları da mevcuttur: tanrenuchi ve kumitachi.
• Genelde herhangi bir bokken seçilebilir ancak kılıçta olduğu gibi, boy ve el yapısına göre seçim yapmak gereklidir. Yine de bir suburito günlük çalışmada kullanılmamalıdır. Genelde çalışma için ak meşe ağacından yapılmış bir bokken yeterli olur. Resim içintıklayın.
Jo (Sopa); Eski yıllarda ve kılıcın yasaklandığı dönemlerde insanların kendilerini korumak için yanlarında bulundurdukları sopalar da budo içerisinde disipline edilmiş silahlardandır. Buna Jo diyoruz. Ortalama olarak 128 cm boyunda 2.6 cm çapında ve ahşaptır. Bu boyutlar zorunlu değildir, ancak belirli bir deneyime dayanmaktadır. Kırılma tehlikesi olan dayanıksız ve çok ince bir Jo kullanmamaya dikkat etmek gerekir. Öte yandan, kalın bir Jo da kullanımda bazı zorluklar yaratabilir. Ağacın damarlarının boylamasına olmasına dikkat ederek, beyaz ya da kırmızı meşe tercih edilebilir. O Sensei’in ellerinde Jo genellikle süngü görevi görürdü.Jo resmi için tıklayın.
Tanto (Bıçak) : 30 cm uzunluğundaki Japon bıçağıdır. Sapı 10 cm bıçak kısmı 20 cm kadardır. Samuray’ların yakın mesafe için, harakiri (seppuku) denilen intihar amaçlı ya da suikast (ani saldırı) yapmak için bellerinde bulundurdukları silahtır. Keskin ve çelikten yapılır ancak yine antrenmanlarda kazalardan sakınmak için ahşaptan bir kopyası kullanılır.Resim için tıklayın.
Comments (0)